6 Şubat 2013 Çarşamba

Haziranda Ölmek Zor




                                                                                    Orhan Kemal'in güzel anısına 

işten çıktım 
sokaktayım 
elim yüzüm üstümbaşım gazete 


sokakta tank paleti 
sokakta düdük sesi 
sokakta tomson 
sokağa çıkmak yasak 


sokaktayım 
gece leylâk 
ve tomurcuk kokuyor 
yaralı bir şahin olmuş yüreğim 
uy anam anam 
haziranda ölmek zor! 


havada tüy 
havada kuş 
havada kuş soluğu kokusu 
hava leylâk 
ve tomurcuk kokuyor 
ne anlar acılardan/güzel haziran 
ne anlar güzel bahar! 
kopuk bir kol sokakta 
çırpınıp durur 


çalışmışım onbeş saat 
tükenmişim onbeş saat 
acıkmışım yorulmuşum uykusamışım 
anama sövmüş patron 
ter döktüğüm gazetede 
sıkmışım dişlerimi 
ıslıkla söylemişim umutlarımı 
susarak söylemişim 
sıcak bir ev özlemişim 
sıcak bir yemek 
ve sıcacık bir yatakta 
unutturan öpücükler 
çıkmışım bir kavgadan 
vurmuşum sokaklara 


sokakta tank paleti 
sokakta düdük sesi 
sarı sarı yapraklarla birlikte sanki 
dallarda insan iskeletleri 


asacaklar aydemir'i 
asacaklar gürcan'ı 
belki başkalarını 
pis bir ota değmiş gibi sızlıyor genzim 
dökülüyor etlerim 
sarı yapraklar gibi 


asmak neyi kurtarır 
sarı sarı yaprakları kuru dallara? 
yolunmuş yaprakları 
kırılmış dallarıyla 
ne anlatır bir ağaç 
hani rüzgâr 
hani kuş 
hani nerde rüzgârlı kuş sesleri?

asılmak sorun değil 
asılmamak da değil 
kimin kimi astığı 
kimin kimi neden niçin astığı 
budur işte asıl sorun! 


sevdim gelin morunu 
sevdim şiir morunu 
moru sevdim tomurcukta 
moru sevdim memede 
ve öptüğüm dudakta 
ama sevmedim, hayır 
iğrendim insanoğlunun 
yağlı ipte sallanan morluğundan!

neden böyle acılıyım 
neden böyle ağrılı 
neden niçin bu sokaklar böyle boş 
niçin neden bu evler böyle dolu? 
sokaklarla solur evler 
sokaklarla atar nabzı 
kentlerin 
sokaksız kent 
kentsiz ülke 
kahkahanın yanıbaşı gözyaşı 


işten çıktım 
elim yüzüm üstümbaşım gazete 
karanlıkta akan bir su 
gibi vurdum kendimi caddelere 
hava leylâk 
ve tomurcuk kokusu 
havada köryoluna 
havada suçsuz günahsız 
gitme korkusu 
ah desem 
eriyecek demirleri bu korkuluğun 
oh desem 
tutuşacak soluğum

asmak neyi kurtarır 
öldürmek neyi 
yaşatmaktır önemlisi 
güzel yaşatmak 
abeceden geçirmek kıracın çekirgesini 
ekmeksiz yuvasız hekimsiz bırakmamak 


ah yavrum 
ah güzelim 
canım benim / sevdiceğim 
bitanem 
kısa sürdü bu yolculuk 
n'eylersin ki sonu yok! 
gece leylâk 
ve tomurcuk kokuyor 
uy anam anam 
haziranda ölmek zor!

nerdeyim ben 
nerdeyim ben 
nerdeyim? 
kimsiniz siz 
kimsiniz siz 
kimsiniz? 
ne söyler bu radyolar 
gazeteler ne yazar 
kim ölmüş uzaklarda 
göçen kim dünyamızdan? 


asmak neyi kurtarır 
öldürmek neyi? 
yolunmuş yaprakları 
ve kırılmış dallarıyla bir ağaç 
söyler hangi güzelliği?

kökü burda 
yüreğimde 
yaprakları uzaklarda bir çınar 
ıslık çala çala göçtü bir çınar 
göçtü memet diye diye 
şafak vakti bir çınar 
silkeledi kuşlarını 
güneşlerini: 
«oğlum sana sesleniyorum işitiyor musun, memet, 
memet!»

gece leylâk 
ve tomurcuk kokuyor 
üstümbaşım elim yüzüm gazete 
vurmuşum sokaklara 
vurmuşum karanlığa 
uy anam anam 
haziranda ölmek zor! 

bu acılar 
bu ağrılar 
bu yürek 
neyi kimden esirgiyor bu buz gibi sokaklar 
bu ağaçlar niçin böyle yapraksız 
bu geceler niçin böyle insansız 
bu insanlar niçin böyle yarınsız 
bu niçinler niçin böyle yanıtsız?

kim bu korku 
kim bu umut 
ne adına 
kim için? 


«uyarına gelirse 
tepemde bir de çınar» 
demişti on yıl önce 
demek ki on yıl sonra 
demek ki sabah sabah 
demek ki «manda gönü» 
demek ki «şile bezi» 
demek ki «yeşil biber» 
bir de memet'in yüzü 
bir de güzel istanbul 
bir de «saman sarısı» 
bir de özlem kırmızısı 
demek ki göçtü usta 
kaldı yürek sızısı 
geride kalanlara 

nerdeyim ben 
nerdeyim? 
kimsiniz siz 
kimsiniz? 

yıllar var ki ter içinde 
taşıdım ben bu yükü 
bıraktım acının alkışlarına 
3 haziran '63'ü

bir kırmızı gül dalı 
şimdi uzakta 
bir kırmızı gül dalı 
iğilmiş üzerine 
yatıyor oralarda 
bir eski gömütlükte 
yatıyor usta 
bir kırmızı gül dalı 
iğilmiş üzerine 
okşar yanan alnını 
bir kırmızı gül dalı 
nâzım ustanın 

gece leylâk 
ve tomurcuk kokuyor 
bir basın işçisiyim 
elim yüzüm üstümbaşım gazete 
geçsem de gölgesinden tankların tomsonların 
şuramda bir çalıkuşu ötüyor 
uy anam anam 
haziranda ölmek zor! 

Hasan Hüseyin Korkmazgil

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder